Bilindiği üzere ülkemiz bir Akdeniz ülkesidir. Akdeniz ateşi hastalığı bölgesel bir hastalık olup Akdeniz’in çevresindeki ülkelerde sık görülür. Bu hastalık kalıtsaldır. Normal yollardan bulaşıcı olmayıp anne-babadan çocuğa geçer. Ailevi Akdeniz ateşi olarak da telaffuz edilir. İngilizcesi “Familial Mediteranean Fever” olduğundan FMF hastalığı (okunuşu ef em ef) olarak da bilinir. Ailevi Akdeniz ateşi, vücutta iltihaba bağlı ateş, karın-göğüs ağrısı ve eklem ağrıları ile kendini gösterir. Bu ağrıların şiddeti çok fazla olabilir ve muhakkak tekrarlayan nöbetler şeklinde seyreder. İlerleyen dönemlerde “amiloidoz” denilen faklı bir hastalığa sebep olabilir. Bu hastalıkla vücut henüz bilinmeyen bir sebeple zararlı ve yabancı proteinler üretir. Bu proteinler eklemlerde, organlarda ve özellikle kalpte birikerek tahribata, ağrıya, felce hatta ölüme götürebilir.
Ailevi Akdeniz Ateşi Hastalığının Tedavisi
FMF hastalığının her şeyden önce teşhis edilmesi gerekir. Bu hastalık çoğu zaman diğer iltihaba bağlı nöbetlerle kendini gösteren durumlarla karıştırılır, teşhisi zordur. Doğru teşhisi yapabilmek için nöbetlerin daha önce de geçirilip geçirilmediği önemlidir. Kişiye, ailesinde veya akrabalarında Ailevi Akdeniz Ateşi hastalığı olup olmadığı sorulur zira hastalık kalıtsaldır ve ailede bulunma oranı yüksektir. Nöbet esnasında kan testlerinde, iltihaba bağlı olarak kanda sayısı artan maddelerin bulunması gerekir. Hastada amiloidoz bulunması teşhisi destekler. Ayrıca teknoloji ile gelişen genetik bilimi günümüzde kalıtsal birçok hastalığın teşhisinde önemli rol oynadığından gen taraması etkili olmaktadır. Yukarıda sayılan durumlar ayrı ayrı araştırılarak teşhis yapılır. Bu hastalık kalıtsal olduğundan hastalığı ortadan kaldırarak iyileştirmek mümkün değildir. FMF hastalığının tedavisi için temel amaç kişiyi meydana gelen bozukluklardan kurtarmak ve amiloidoz gelişmesini önlemektir. Günümüzde bu hastalığın en etkili ilacı Kolşisin adı verilen maddedir. Çiğdem bitkisinden elde edilen kolşisinin, kişinin yaşına ve kilosuna göre belli bir miktarda alması gerekmektedir. Bu maddeyi nöbetler esnasında almanın bir yararı olmamaktadır. Nitekim kolşisin FMF hastalığının önlenmesinde koruyucu rol oynar. Bu hastalığa yol açan gen 1992 yılında bulunmuştur. Henüz yeni tanıştığımız bu hastalıkla mücadelede genetik bilimi büyük önem taşımaktadır.