Amenore (Ay Halleri Kesilmesi)

Eğer bir genç kız 17 yaşına kadar hiç ay hali görmedi ise primer amenore olarak incelenmelidir. Ayrıca 15 yaşına gelmiş bir genç kızda meme oluşumu ve kıllanma vb. Gibi değişiklikler hiç yoksa o kız da 17 yaşına kadar beklenilmeden muayene edilmelidir. Sekonder amenoer ise evvelce ay hallari görmüş olan birisinin ay hallarinin kesilmsidir.ay hali kesilmesi, ay hali kesilmesi nedir, adet görememe sorunuPremier amenorede hastanın muayenesi yapılan beden yapısının ve cinsel ( genital ) organlarının gelişmesi, besi durumu ve kronik bir hastalığı olup olmadığı araştırılmalıdır. Bu amenore genellikle dört grupda incelenir . Zira her grubun nedenleri ayrıdır.Amenore nedir, Amenore  ne demek, Amenore kimlerde görülür

















a- Meme teşekkül etmemiş fakat rahim var : Beyin hastalıkları ve yumurtalıkların teşekkül etmemiş olması buna neden olabilir.

b- Meme teşekkülü var fakat rahim yok : Bu gruptakilerin çoğunda yumurtalık yerine testis, erkeklik organı vardır. Kanlarında erkeklerinki kadar testosteron, erkeklik hormonu vardır. Bu testisler ilerde kansere dönüşeceğinden kız 18 yaşına gelince ( dış kadınlık organları oluşsun diye o yaşa kadar beklenir ) ameliyat ile çıkarılmalıdır. Ameliyattan sonra genç kıza estrojen hormonu verilir.

c- Bu grup hem meme ve hem de rahim yoktur. Yumurta yapacak organlar normal teşekkül etmemiştir ve ilerde kansere dönüşebileceğinden ameliyat ve hastaya meme gelişimine yardım etmek ve kemik çürümesine mani olmak için ( osteoporosis ) hormon ( estrojen ) verilmelidir.

d- Hastada memeler ve rahim vardır fakat ay hali görmez. Bu grupda memelerden devamlı süt gelip gelmediğini araştırmak önem taşır zira beyin altındaki pitüiter bezin urları neden olabilir.

Sekonder amenore evvelce ay hali görüp bu defa 6 defa aydan daha uzun ay hali görememektedir. Tabii en sık neden gebeliktir. Diğer nedenler :

a- Rahmin içinde yapışıklıklar olmuştur. Buna evvelce geçirilmiş rahim içi iltihapları veya birçok defa yapılan kürtajlar neden olur.

b- Yumurtalıklar zamanından önce genç yaşta görevini kaybeder, yetersizliğe girer

c- Ameliyat ile yumuratlıkların çıkarılması gerekmiştir. ( urlar ), veya iltihap nedeniyle yumurtalıklar hasara uğramıştır.

d- Yumuralıklarda birçok kistler vardır ( polikistik over sendromu ) bu sendromda hem ay hallari hem de genç kızda yüzünde veya başka kısımlarda kıllanma artmıştır.Enfertilite ( kısırlık ) sorunları vardır. Ay halini görmemesi estrojen hormonunun devamlı olarak rahmin endometriyum zarına etkisi demektir. Bu de ilerde rahim kanserine yol açabilir. O nedenle eğer gebelik isteniyorsa yumurta yaptırıcı ilaçlar, gebelik istenmiyorsa ayda bir on gün süre ile projesteron hormonu vererek at halleri başlatmak gerekir. Bazı vakalarda corticosteroid de ilave etmek icab eder.

e- Beyindeki veya pitüiter ur ve hastalıklar.

f- Çok derin üzüntülerde, sevdiğini kaybetmek vb. Ay halleri uzun süreler durabilir.

g- Doğum kontrolü haplarını bırakınca bir süre, kadın, ay hallerini görmeyebilir.

h- Kısa zamanda çok kilo kaybettiyseniz ay halleri durabilir. Keza kısa zaman çok kilo aldı iseniz o durumda da ay halleriniz sekebilir.

i- Yaşının 45 ‘in üstünde ise premenopoz devrede olabilirsiniz ki o devrede ay hallerinde durma olabilir.

Tedavi : Gerek primer ve gerekse sekonder amenorede tedavi muayene ve testlerde bulunacak nedene bağlıdır : Doktorunuz muayenesi ile ve ültrason, ct skan, MRI ve laboratuar testleri yaparak nedeni bulacak ve ona göre size gerekli tedaviyi önerecektir. Her ur için ameliyat gerekmeyebilir. Örneğin pitüiter adenom denilen urlar eğer 1 santimden küçük iseler ağızdan verilen ilaçlarla tedavi edilebilirler.

Şeffaf diş teli neden tercih edilmelidir?

Zamanın şartları ve hastaların istekleri her alanda olduğu gibi diş teli tedavisinde de bazı yeniliklerin ortaya çıkmasına vesile oluyor. Diş teli tedavisinin daha çok gençlere ve çocuklara uygulandığını düşünürsek ağızdaki abartılı aparatlar onları rahatsız edebilir ve tedaviden kaçınmalarına neden olabilir. Bu nedenle diş teli tedavisinde şeffaf diş teli kullanımı oldukça artmaya başlamıştır.şeffaf diş teli, şeffaf diş teli avantajları, şeffaf diş telinin avantajı nedir

















Şeffaf diş teli geleneksel yöntem ile takılan diş telinden farklı olarak dişin görünmeyen kısmına yani iç tarafa doğru takılır. Bilindiği üzere geleneksel yöntemde diş teli dişin ön yüzüne takılır. Şeffaf diş telinin bir diğer adı da invisalign olarak geçer. İnvisalign yöntemi son zamanlarda sıklıkla tercih edilmeye başlamıştır. Söylediğimiz gibi şeffaf diş telinin tercih edilmesinin nedeni tamamen oluşacak dış görüntü ile alakalıdır. Şeffaf diş teli tercihinin başka bir avantajı olduğunu söylemek çok zordur.

Dişlerinde çapraşıklıklar olanların sadece görüntü olarak endişe etmemeleri gerekir. Çünkü diş çapraşıklıkları tedavi edilmezse çok daha ileri boyutlara gidebilir ve çene kemikleri de zarar görebilir. Bu nedenle diş teli takıldığında oluşacak görüntü nedeni ile hastalar tedaviden vazgeçerek sağlıklarını tehlikeye atmamalıdırlar. Bütün bu hasta endişeleri göz önüne alınarak anlattığımız gibi şeffaf diş teli gibi yöntemler geliştirilmektedir. Ayrıca gelişmiş teknoloji ürünü olan indirekt bonding yöntemi de hastaların tercih edeceği bir yöntem olabilir. İndirekt bonding yönteminde ortodontik bozukluğu olan hastanın ağzına uygun bir kalıp çıkartılır ve braketler bu kalıbın üstüne yapıştırılır. Braketler arasından lastik geçirilerek diş teli hazır duruma getirilir. Bu yöntem ile hasta tedavi boyunca sürekli ağzında diş teli ile olması gerekmez. Tabii ki tedavinin selameti için sıklıkla ağızdan çıkarılmamalıdır. Ayrıca takılan braketler şeffaf olarak ya da porselen şeklinde takılarak görüntü güzelliği de sağlanıyor.

Tekrar vurgulamakta fayda var; şeffaf diş teli tercihi sadece geleneksel yöntem ile takılan diş tellerinin görüntüsünün tercih edilmemesinden kaynaklıdır. Yoksa tedavi için her hangi bir olumlu açıklaması yoktur. Hatta bazı kullanıcılar tarafından tedavi süresini uzun tuttuğu da konuşulur.

Hyaluronik Asit Nedir? Cilde Faydaları Nelerdir?

Son zamanlarda adından sıkça söz ettiren hyaluronik asit kısacası güçlü bir nemlendiricidir. Cildin ve dokuların yağlanmasına ve doğal olarak da nemlenmesine yardım eden bir maddedir. Doğal bir nemlendirici görevi görür, cildin nem dengesini sağlar, cildin iyileşmesine ve genç görünmesine yardımcı olur.Hyaluronik asit, Hyaluronik asit ne demek, Hyaluronik asitin faydaları

















Hyaluronik asit plastik cerrahinin sık kullandığı maddelerden biridir. Ciltteki çökmeleri ve dezenformasyonları tamir etmek için hyaluronik asidi tercih etmektedirler. Hyaluronik asit bir hücre içerisinde yer alan nemi düzenlenmesine, cilde su sağlanmasına ve cildin dolgunlaşmasına yardımcı olmaktadır. Böylelikle cildin daha ışıltılı ve canlı bir görünüm kazanmasını sağlamaktadır. Özellikle yaş ilerledikçe vücudun hyaluronik asit seviyesi azalma eğilimi göstermektedir. Bu nedenle de ciltte meydana gelen kırışıklıklar, canlılık ve nem kaybı, eklemlerde aşınma gibi durumlar görülebilmektedir. Ancak vücuda sağlanacak hyaluronik asit takviyeleri ile tüm bu olumsuz durumların önlenmesi ya da etkilerinin azaltılması mümkündür.

Hyaluronik asit cilt haricinde birçok duruma karşı da faydalıdır. Örneğin; yaraların onarılmasına, reflüye, göz kuruluğuna, sistik ve kronik yorgunluklara iyi gelmektedir. Özellikle eklemlerde meydana gelebilen aşınma ve yıpranan gibi durumlarda gelişen “osteoartrit” tedavisinde olumlu sonuçlar vermektedir. Bu rahatsızlığa karşı hyaluronik asit eklemin içine enjeksiyon aracılığıyla verilebildiği gibi oral yolla da verilebilmektedir. Ancak yine de en etkili sonuç enjeksiyon yoluyla elde edilmektedir.

Hyaluronik asit şüphesiz ki cilt sağlığı üzerinde daha önemlidir. Zaten vücudumuzda yer alan toplam hyaluronik asit miktarının yarısından çoğu cilt bölgesinde yer almaktadır. Yaş ilerledikçe bu miktar azalıp cilt nemini kaybediyor olsa da kremler ve serumlar ile cilde uygulanan hyaluronik asitler sayesinde bu olumsuzlukların etkisi azalabilmektedir. Enjeksiyonlar aracılığıyla cilde uygulanan hyaluronik asidin cilt üzerindeki etkileri daha çabuk ve etkili olacaktır. Bununla birlikte gıda takviyesi ile birlikte alınan hyaluronik asidin de etkili olduğu saptanmıştır. Hyaluronik asit kullanılacak ise biraz seçici olunmalıdır. Her markanın ürünü tercih edilmemelidir. Yanlış ürün tercihi yarardan ziyade zarar getireceğinden bir dermatoloji uzmanından yardım alarak seçim yapmak daha olumlu sonuçlar elde edilmesine yardımcı olacaktır.

Kaç çeşit baş ağrısı vardır?

Baş ağrısına neden olan birçok hastalık vardır. Toplumda en sık görülen baş ağrısı tipi; Gerilim tipi baş ağrıları sinirler, stres ve kaygıdan kaynaklanan baş ağrılarıdır. Bu tip baş ağrısı genellikle baş çevresinde ağrı olarak algılanır. Gerilim tipi baş ağrıları öğleden sonraları yaygındır ve başlangıçta ağrı kesicilere yanıt verebilir, ancak daha sonra yanıt vermeyebilir. Uzun süre ağrı kesici kullanan hastalarda ağrı kesicilere bağlı mide ve böbrek problemleri yaşanabilir. Bu nedenle bu tip baş ağrılarının tedavisinde ağrı kesiciler yerine özel tedavilerin kullanılması önerilir. Bu tedavi yaklaşımları, gerginliği ve kaygıyı azaltan ilaçları, gevşeme egzersizlerini ve psikoterapiyi içerebilir.baş ağrısı, baş ağrısı nedenleri, baş ağrısı neden olur

















Baş ağrısının bir diğer yaygın nedeni migrendir. Migren de toplumda çok yaygın bir hastalıktır. Bu genellikle tek taraflı, zonklayıcı ağrıya neden olur. Mide bulantısı ve kusma aynı anda ortaya çıkabilir. Migren ağrısı çok şiddetli olabilir ve bu nedenle kişinin akademik performansında ve akademik performansında ciddi düşüşlere yol açar. Migren tedavisinde triptan adı verilen özel ağrı kesiciler kullanılabilir. Ancak kişi sık sık nöbet geçiriyorsa ve nöbetler işte, okulda ve ailede sorunlara neden oluyorsa özel migren ilaçları kullanılabilir. Bu ilaçlar beta bloker denilen tansiyon ilaçları ve epilepsi ilaçları denilen antiepileptik ilaçlardır.

Bir başka yaygın migren türü de adet migrenidir. Bazı kadınlar her adet döngüsü sırasında tekrarlayan migren atakları yaşarlar. Bu tür atakları tedavi etmek için profilaktik tedavi yaklaşımları da kullanılabilir. Örneğin migren ilaçları adet ağrısını önlemek için sadece adet döngüsü sırasında kullanılabilir.

Üçüncü en yaygın baş ağrısı tipi nevraljidir. Bu tür ağrılar genellikle kısa sürelidir, ancak elektrik çarpması olarak algılanan çok yoğundur. Yüzdeki en yaygın trigeminal nevralji. Bir kişi yüzünde çok kısa ama çok hoş olmayan bir elektrik hisseder. Bu tür ağrıların tedavisinde ilk seçenek epilepsi ilaçlarıdır. Ancak bu tedavi faydalı olmazsa ilgili sinirin olduğu taraf kullanılabilir. Bir sinir bloke edildiğinde ağrıya neden olan sinir lokal anestezik ile uyuşturulur. Bu şekilde ağrının kalıcı olarak kesilmesi sağlanabilir.

Bu nedenlere ek olarak baş ağrısına neden olan daha birçok hastalık görüyoruz. Örneğin, yüksek tansiyon baş ağrısına neden olabilir. Bu durumun tedavisi etkili tansiyon tedavisidir. Boyun fıtıkları özellikle başın arkasında ağrıya neden olabilir. Kullanılan ilaçların yan etkisi olarak ortaya çıkan baş ağrıları da vardır. Tüm bu hastalıkların bir nörolog ile yapılacak görüşmede muayene edilmesi ve hastaya doğru teşhisin konulması beklenir.

Uzun ve Sağlıklı Yaşamanın Sırları

Genetik, uzun ve sağlıklı bir yaşam için gerekliyken, tüm sorumluluğu genetiğe ve şansa yüklemek yanlıştır. Yaşam koşullarından beslenme alışkanlıklarınıza kadar birçok faktör, uzun ve sağlıklı bir yaşamın parçasıdır. Aynı yaştaki birçok insana yakından bakarsanız, bazı insanların çok daha erken yaşlandığını fark edeceksiniz. Başta da belirttiğimiz gibi elbette genetik faktörler de önemlidir. Ancak birkaç altın kural vardır; geç yaşlanmak sizi yaşınızdan çok daha genç gösterir. Uzun ömürlü bir hayatınız olduğu kadar, bu hayatı; incinmeden, hastalanmadan zinde, sağlıklı ve mutlu olmak da son derece önemlidir. Güçlü hafıza, sağlıklı vücut, kaliteli yaşam; Yaşadığımız sürece hepimizin hayali bu olmalı. Son nefesimize kadar sağlıklı yaşamak için ele alınması gereken konuları bilmemiz gerekiyor.uzun yaşamanın sırları, sağlıklı yaşamanın sırları, nasıl sağlıklı yaşanır

















Uzun yaşamın ilk kuralı; “Sağlıklı yiyecek”

Kaliteli ve doğru beslenmeyi alışkanlık haline getirmek gerekir. Sağlıklı bir yaşam sürmek için doğru beslenmeyi bilmek çok önemlidir. Beslenmeyi sadece mideyi doldurmak olarak görmemek, vücut fonksiyonlarını düzenli olarak yerine getirmek için günlük olarak ihtiyacımız olan vitamin ve mineral desteğini aldığımızdan emin olmalıyız.

Genetik yapınız göz önüne alındığında, kendiniz için mükemmel beslenme programını oluşturmanız gerekir. Yaşlılarınızın diyabet ve hipertansiyon gibi genetik olarak bulaşabilecek sağlık sorunları varsa bunu göz önünde bulundurarak yemeye çalışmalısınız.

Kronik bir tıbbi durumunuz varsa, bu durumda sizin için iyi ve kötü olabilecek gıdaları bilmeniz ve dikkatli yemeniz gerekir. Sağlığınız yerindeyse tek yapmanız gereken sağlıklı ve sağlıklı besinler yiyerek sağlığınızı korumaya çalışmaktır.

İyi ve doğru bir diyet, sağlığınızı gelecek yıllar boyunca korumanın ilk adımıdır. Bağışıklık sistemini güçlendiren kaliteli bir beslenmenin yanı sıra spora da yer verirseniz, uzun ve sağlıklı bir yaşamınız olur.

Beslenme sadece yetişkinler için değil, çocuklar ve gençler için de önemlidir. Ayrıca genç yaşta sağlıklı beslenme alışkanlıkları geliştirmek için beslenme alışkanlıkları çok önemlidir. Ayrıca, sağlıklı ve iyi beslenmiş bir hamilelik, gelecekte bebeğinizin sağlığı üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olabilir.

Hayatın her döneminde önemli olan yeme alışkanlıkları; Bu hem sağlığınızı korumak hem de formda kalmak için etkili bir kuraldır. Araştırmalar, sağlıklı ve dengeli beslenmenin de ruh hali üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğunu göstermiştir ve bu, kişiyi daha mutlu ve daha olumlu hissettirdiği için psikolojik olarak da önemlidir.

Uzun ve sağlıklı bir yaşam için altın kurallar;

Diyelim ki birkaç güçlü arkadaşınız varsa, hayatınızı onlarla tereddüt etmeden paylaşabilir ve kalbinizi onlara dökebilirsiniz, daha uzun ve daha sağlıklı yaşayabilirsiniz.

Hareketsiz bir yaşam tarzınız varsa mutlaka spor yapma alışkanlığı edinmeye çalışmalısınız. Düzenli spor yaparak sağlığınızı korurken, ileri yaşlarda da formda kalabilirsiniz.

Uzun ve sağlıklı bir yaşamın bir diğer önemli kuralı da aile bağlarıdır. Araştırmalar, aile üyeleriyle birlikte açık hava aktivitelerinden hoşlanan ve daha uzun zaman geçiren kişilerin daha sağlıklı ve daha uzun yaşam sürdüğünü göstermiştir.

Bitkisel ve bitkisel besinlerle beslenenlerin hayvansal besinlerle beslenenlere göre çok daha uzun ve sağlıklı yaşadıkları gözlemlendi.

Kaliteli ve düzenli uyku, günlük yaşamda olduğu kadar uzun bir yaşamda da önemlidir. Vücudun kolajen salgılaması ve onu daha uzun süre tutması için yeterli uyku şarttır.

En yoğun ve yoğun tempo gerektiren şehir hayatından uzak durmak gerekiyor. Zevkinize uygun doğada yaşamak, uzun ve sağlıklı bir yaşam için en önemli kurallardan biridir.

Ses Frekansları İle Beyin Nasıl Rahatlatılır?

Ses frekanslarının beyin dalgalarını etkilediğini ve zihniniz üzerinde kontrol sahibi olmanıza yardımcı olduğunu biliyor muydunuz? Ses titreşimlerinin zihin ve beden üzerinde iyileştirici bir etkisi vardır. Özel olarak hazırlanmış bazı frekanslar kullanılarak, beynin konsantrasyon, gevşeme ve uyku gibi durumlarda yayılan titreşimlerle aynı titreşimleri yaymasını sağlamak mümkündür. Tüm dünyada sıklıkla kullanılan beyin frekans teknolojisi son zamanlarda ülkemizde de popüler hale geldi. Beyin frekansı teknolojisi, fiziksel ve zihinsel sorunları çözmek için kullanılır. Frekanslar; Sosyal ilişkilerde sağlıklı iletişim kuramama, özgüven sorunları, kendini ifade edememe, depresyona eğilim, aksilikler, motivasyon azalması, konsantrasyon eksikliği, kronik yorgunluk, stresle baş edememe, hiperaktivite, migren, kilo problemleri ve uykusuzluk.ses frekansları ile beyni rahatlatmak, beyin nasıl rahatlar, beyni rahatlatma yöntemleri

















Binoral vuruşlar ve beyne etkileri;

Binaural (her iki kulak) ritimleri olarak adlandırılan özel bir frekanstaki bu sesler, fiziksel ve zihinsel iyileşmeyi sağlamak için günlük yaşama uyarlanmalıdır. Bu vuruşları her iki kulağınıza da kulaklık takarak dinleyerek, bir kulakta diğerinden farklı bir ton duyabilir ve aslında müzikte olmayan bir vuruşu yakalayabilirsiniz. Beyin dalgalarını etkileyen bu ritimler, sağlık sorunları olan kişiler için dijital ilaç olarak kullanılabilir. 1839’da Heinrich Wilhelm tarafından keşfedilen bu ritim etkileri, dinlenme sırasında beyin dalgalarının değişmesine yardımcı olur.

Uzun süreli bellek üzerindeki etkisi incelenen binaural vuruşlar üzerine yapılan bir çalışmada; Beta (20 Hz) ve teta (5 Hz) olmak üzere iki farklı ritim, iki farklı insan grubu tarafından dinlendi. Katılımcılardan dinlerken konuşulan kelimeleri akıllarında tutmaları istendi. Her iki grupta da ezberleme sırası ve kelimelerin süresi farklılık göstermiştir. Ayrıca bu deney sonucunda çift kulaklı atımların kullanım sıklığına göre uzun bellek üzerinde iyi veya kötü bir etkiye sahip olduğu tespit edilmiştir. Deneklerin çoğu, bu süre zarfında trans ve hipnotik duygular yaşadıklarını da belirtti.

Beynin titreşimsel boyutları nelerdir?

Delta Frekansı: Uyku sırasında oluşan delta titreşimleri saniyede 4 titreşime neden olabilir. Uyuyan beyin olarak da adlandırılan bu aşama, 4 Hz frekansında en yavaş titreşen beyin dalgalarını üretir. Delta frekansı ayrıca kendinizi derin bilince sokmak için kullanılır. Bilinçli astral yolculuklar da bu aşamada yapılır. Bilinçli zihne müdahale etmek için bilinçsiz beyin aktivitesine erişim sağlar.

Teta frekansı: Uyku fazına girerken meydana gelen 4-7 salınım şeklinde oluşur ve bu salınımların daha önce bahsettiğimiz delta frekansından daha hızlı olduğu fazdır. Uyurgezer beyin olarak da bilinen bu aşamada 5-6 hertz’lik dalgalanmalar meydana gelir. Sıklıkla ve belirli bir sırayla kullanıldığında, unutulmuş anılara erişim sağlar. Stresten rahatlamaya geçişte de faydalı olduğu iddia edilmektedir.

Alfa frekansı: Ruh halini iyileştirdiği iddia edilen alfa frekansı saniyede ortalama 10 kez dalgalanıyor. Özellikler, insanlar kendilerini rahat hissettiklerinde ortaya çıkar. Düz beyin dalgası olarak da bilinen alfa frekansı, 10 hertz’lik titreşimlerle üretilir. Sorunlara çözüm bulmayı, hayati fikirleri iletmeyi ve düşünme yeteneklerini geliştirmeyi başarır. Bu, yaratıcılığımız ile hayal gücümüz veya görsel unsurlar arasında bir geçiş yaratır.

Beta frekansı: Beta frekansı, merkezi sinir sistemi aktif olarak çalıştığında ve yüksek konsantrasyon gerektiğinde kullanılır. Ortalama olarak, bu saniyede 14-80 vuruş sıklığında gerçekleşir. İnsan zihnini keskinleştirmenin yanı sıra odaklanmaya yardımcı olur. Örneğin, beta sürümünde, 15 frekansta okunabilen metni daha hızlı ve daha kolay anlamanıza olanak tanır. Beta frekansı sınava hazırlık, daha kolay konuşma ve iletişim için tercih edilir.

Füzyon Cerrahisinde Ameliyat Sonrası Süreç Nasıldır?

Füzyondan hemen sonra ortaya çıkan ağrı ve rahatsızlık genellikle diğer omurga ameliyatlarından daha şiddetlidir. Ancak ameliyat sonrası ağrı ile başa çıkmak için mükemmel yöntemler vardır. Bunlara oral ağrı kesiciler ve intravenöz enjeksiyonlar dahildir.

















Diğer bir seçenek ise hasta kontrollü postoperatif ağrı kesici (PCA) pompasıdır. Bu yöntemde hasta, bir damara belirli miktarda narkotik ağrı kesici enjekte eden bir düğmeye basar. Bu alet genellikle ameliyattan sonraki ilk birkaç gün içinde kullanılır.füzyon

Füzyon cerrahisinden sonra iyileşme süresi diğer omurga ameliyatlarına göre daha uzundur. Hastalar ameliyattan sonra genellikle beş veya yedi gün hastanede kalırlar, ancak büyük ameliyatlardan sonra daha uzun hastanede kalışlar nadir değildir.

Aynı şekilde, bir füzyondan sonra normal bir aktif yaşam tarzına dönmek diğer omurga ameliyatlarına göre daha uzun sürer. Bunun nedeni, cerrahınızın kemik iyileşmesine dair kanıt görene kadar beklemeniz gerektiğidir.

Her hastada füzyon gelişimi farklı şekilde ilerler; Vücut iyileştikçe, omurları sıkıca bağlayan bir kemik grefti eklenir. Füzyon cerrahisi sonrası iyileşme süreci kırık iyileşmesine çok benzer. Genellikle, kemik iyileşmesinin ilk belirtileri, altı hafta sonrasına kadar röntgenlerde görünmez.

Bu dönemde hastanın aktivitesi genellikle sınırlıdır. Tespit edilebilir kemik iyileşmesi genellikle ameliyattan sadece altı ay sonra gerçekleşir. Ameliyattan sonra bir yıl boyunca kemik iyileşmesinin devam ettiğine dair kanıtlar olmasına rağmen, üç ila dört ay sonra aktivitede bir artışa izin verilir.

Bir hastanın çalışması için geçen süre hem ameliyatın türüne hem de yapılan işe bağlıdır. İletişim kurma süresi, masa başında çalışan genç, sağlıklı bir hastada kardeş bağı kurulduktan 4-6 hafta sonra, daha ağır fiziksel işler yapan yaşlı bir hastada 4-6 ay arasında değişebilir.

Termonükleer tedavi sonrası tel kullanımı aktiviteyi sınırlasa da ameliyat sonrası erken dönemde tel kullanılabilir. Birçok korse çeşidi vardır; bazıları çok kısıtlayıcıdır ve önemli miktarda hareketi kısıtlar, diğerleri ise daha rahatlatıcı ve destekleyici olacak şekilde tasarlanmıştır.

Korse kullanılıp kullanılmayacağı ve kullanılacaksa ne tür bir korse kullanılacağı cerrahınızın tercihine ve ameliyat tipiyle ilgili diğer faktörlere bağlıdır.

Termonükleer tedavi sonrası rehabilitasyon süreci

Füzyon ameliyatından sonra cerrahınız sizin için ameliyat sonrası bir rehabilitasyon programı önerebilir. Bu rehabilitasyon programı, sırtı güçlendirmek için egzersizler, kardiyovasküler sistemi güçlendirmek için bir aerobik programı ve hastayı mümkün olduğunca çabuk ve güvenli bir şekilde işe geri döndürmek için çalışma ortamı için özel olarak tasarlanmış bir programı içerebilir.

Ameliyat sonrası rehabilitasyon programına devam etme kararı birçok faktöre bağlıdır. Bunlar cerrahi faktörler (ameliyatın tipi ve kapsamı) ve hasta ile ilgili faktörlerdir (yaş, sağlık durumu, beklenen aktivite derecesi). Küçük bir hastanın rehabilitasyonu, tek seviyeli füzyondan 4 hafta sonra başlayabilir.

Füzyon ameliyatının yan etkileri var mı?

Füzyon, omurganın belirli koşulları için bir tedavi olsa da, onu “normal” bir duruma döndürmez. Normal bir omurgada omurlar arasında hareket vardır. Füzyon, kaynaşmış omurlar arasında hareket etme yeteneğine müdahale eder. Bu, eklemin üstündeki ve altındaki omurlara daha fazla baskı uygulayabilir. Neyse ki, füzyon iyi iyileştikten sonra nadiren bozulur.

Bununla birlikte, füzyon bitişik omurlara çok fazla baskı uygular. Bu nedenle, bu segmentlerin dejenerasyonunu hızlandırabilir. Elbette bu risk kişiden kişiye değişir. Bu nedenle, füzyon üzerindeki stresi en aza indirmek için çoğu cerrah, hastaların tekrarlayan kaldırma ve bükme hareketlerinden kaçınmasını önerir.

Spinal füzyon kullanma kararı çok zordur, hastalığın tedavisi ile ilgili faktörler, hastanın yaşı ve sağlığı ile hastanın ameliyat sonrası aktivitelerinden beklentileri ile yakından ilişkilidir. Bu nedenle karar verirken çok dikkatli olmalı ve her şeyi cerrahla detaylı olarak konuşmalısınız.

Panik atak nedir?

Panik atak, aniden ve düzenli olarak panik veya korku duygularını yaşadığınız bir anksiyete bozukluğudur. Hemen hemen herkes belirli zamanlarda kaygı ve panik duyguları yaşayabilir. Bu duygu, stresli, stresli veya tehlikeli durumlara karşı doğal bir tepkidir. Ancak panik bozukluğu olan bir kişi için kaygı, kaygı, panik ve stres duyguları düzenli olarak ve genellikle görünürde bir sebep olmaksızın ortaya çıkar.

















Panik bozukluk, panik ataklarla ilişkili bir zihinsel bozukluktur. Beklenmedik bir şekilde tekrarlayan panik ataklar, panik atak sırasında ortaya çıkan semptomlar nedeniyle ölüm veya zarar görme korkusu nedeniyle bu atakların önceden tahmin edilmesinden kaynaklanan kaygı ve hayatın doğal akışına uyum sağlamada güçlük olarak görülmüştür.panik atak nedenleri, panik atak ilaçları, panik atak tedavisi

Çocuklarda panik atak

Panik bozukluğu ergenlerde ve ergenlerde küçük çocuklara göre daha yaygındır. Ancak panik ataklarla baş etmek özellikle çocuklar ve ergenler için zor olabilir. Şiddetli panik bozukluğu gelişimlerini ve öğrenmelerini etkileyebilir. Panik atak belirtileri gösteren çocuklar bir doktor tarafından görülmelidir. Doktor, çocuğun tıbbi geçmişine bakacak ve semptomların herhangi bir fiziksel nedeni olup olmadığını öğrenmek için kapsamlı bir fizik muayene yapacaktır.

Çocuklarda panik ataklara neyin neden olduğunu belirlemeye yardımcı olması için diğer anksiyete bozukluklarının taranması da gerekebilir, bu nedenle genel bir fizik muayeneden sonra gerekirse daha ileri değerlendirme ve tedavi için uygun bir uzmana havale edilecektir.

Panik atakların nedenleri nelerdir?

Diğer birçok ruhsal bozuklukta olduğu gibi, panik atağın kesin nedeni tam olarak anlaşılamamıştır. Bununla birlikte, bu durumun yas gibi travmatik veya çok stresli bir yaşam dönemi veya beyindeki nörotransmitterlerdeki dengesizlik veya benzeri faktörlerle ilişkili olabileceğine inanılmaktadır.

Belirtiler

Panik atak sırasında kişi kaygının yanı sıra çeşitli fiziksel ve zihinsel belirtiler de yaşar. Bu semptomlar belirgin bir sebep olmadan ortaya çıkabilir ve oldukça hızlı bir şekilde ortaya çıkabilir. Panik atak, bir kişi için çok korkutucu ve stresli bir durum olabilir.

Panik atak belirtileri aşağıda sıralanan belirtileri içerir.

Ani tuvalet ihtiyacı

gelgit,

baş dönmesi,

zayıf hissetmiyorum

boğulma hissi

Korku veya ölüm korkusu duyguları

Genel titreme

göğüs ağrısı

hızlı nabız,

kulak çınlaması

kuru ağız

Mide bulantısı,

Nefes darlığı

parmaklarda karıncalanma

Terlemek

soğuk,

uyuşma veya iğne batma hissi

Vücuttan kopmuş hissetmek.

Panik atak ile, yukarıdaki belirtilerden en az dördü aynı anda gözlenir. Daha az olduğu durumlara sınırlı panik atak denir. Panik ataklar genellikle 5 ila 20 dakika sürer, ancak bir saate kadar sürdüğü durumlar da vardır. Panik atak sayısı durumun ciddiyetine göre değişebilir. Bazı kişiler ayda bir kez bu duruma maruz kalırken, bazıları ise haftada birkaç kez panik atak geçirebilir. Panik ataklar korkutucu olsa da tehlikeli değillerdir. Görünen belirtiler kişiye doğrudan zarar vermez. Aynı zamanda, bu semptomların çoğuna kolayca başka koşullar neden olabilir. Örneğin, düşük tansiyon kalp çarpıntısına neden olabilir.

Kalp Çarpıntısı ve Sebepleri Nedir?

Kalp çarpıntısı, yüksek tansiyon, korku, kaygı, stresli durumlar, aşırı kafein veya alkol kullanımı veya anormal kalp ritminin (aritmi) bir belirtisinin sonucu olabilir. Sık görülen ve günlük yaşamı etkileyen kalp çarpıntısı mutlaka bir doktor tarafından değerlendirilmelidir. Ana amaç kalp atışı şikayetinin kaynağını bulmak ve tedavi etmektir.kalp çarpıntısı nedenleri, kalp çarpıntısı nedir, kalp çarpıntısı neden olur

















Kalp çarpıntısı nedir?

Kalp atışı, kalp atışı ve rahatsızlık hissi için genel terimdir. Çarpıntı, aralıklı tekleme veya hızlı kalp atışı (kalp çarpıntısı), hızlı bir kalp atışı olarak kendini gösterir. Bazı şikayetler kalp atışının nedenine bağlı olarak farklılık gösterebilir. Örneğin, hızlı bir kalp atışı şeklinde güçlü bir kalp atışı yaşayan bir kişinin nabzı normal (dakikada 60 ila 100) ve düzenlidir, ancak yine de hızlı bir kalp atışından şikayet edebilir. Bu durum tansiyon ve anksiyete bozukluğu olan hastalarda görülmektedir.

Öte yandan, normal atımlar arasına düşen ekstra atımlar, tekleme hissine veya arada kalp durması gibi bir his oluşmasına neden olabilir. Ekstrasistol denilen bu durumda kalp atışı normal ve düzenlidir. Ancak araya giren ekstra darbe, yukarıda belirtilen sansasyona neden olur. Bu, toplumda en yaygın kalp atışı şeklidir. Başka bir kalp atışı şekli, kalp atış hızındaki periyodik bir artıştır. Özellikle kalp atış hızı dakikada 150 atımı aştığında kişi çarpıntı yaşar. Bir kişi durumu şöyle anlatır: “Kalbimde bir kuş uçar, kalbim boynumda atıyor, kalbim ağzımdan uçuyor.”

Kalp çarpıntısına ne sebep olur?

Çarpıntı her zaman kalp hastalığının bir işareti değildir. Tansiyon yüksek olduğunda, korku, endişe, stres durumlarında, çok fazla çay veya kahve içtikten sonra veya alkol aldıktan sonra çarpıntı meydana gelebilir. Kansızlık (anemi), hamilelik ve tiroid bezinin aşırı çalışması durumunda, kalp problemleri olmasa bile kalp çarpıntısı görülür. Herkes zaman zaman hızlı bir kalp atışı yaşayabilir. Ancak günlük yaşamı etkileyen sık kalp atışları mutlaka bir doktor tarafından değerlendirilmelidir. Buradaki amaç, kalp atışının kalp hastalığı ile ilişkili olup olmadığını öğrenmek ve tedavi etmektir.

Kalp atış hızınız kalp hastalığıyla ilgili değilse, altta yatan durumu (örn. yüksek tansiyon, anemi, tiroid hastalığı) tedavi etmeniz gerekir. Anksiyete bozukluklarında anksiyete ve çarpıntı, beta bloker adı verilen ilaçlarla kalp atışlarını sakinleştirmeye çalışır. Kardiyologların tedavi etmesi gereken çarpıntılar, kalp hastalığına bağlı olabilen ritim düzensizlikleri ve çarpıntılardır.

Kireçlenme nedir?

Osteoartrit veya halk arasında anılan adıyla kireçlenme, dünya çapında milyonlarca insanı etkileyen kronik bir eklem hastalığıdır. Kemik uçlarını çevreleyen kıkırdağın zamanla aşınması ve yıpranması ile ortaya çıkan bir durumdur. Zamanla kötü eğilimler ortaya çıkabilir, kemikler kırılabilir ve eklemde birikmeye başlayabilir. Bu, vücutta iltihaplanmaya ve ardından ağrı nöbetlerine neden olur.

















40 yaş üstü kişilerde görülme sıklığı artmakla birlikte ağır yük taşıma gibi fiziksel hareketler yapan kişilerde de oldukça yaygındır. Eklem hastalıklarının ana nedeni eklem kireçlenmesidir. Çoğunlukla artritten etkilenen eklemleriniz; diz, kalça, bel, boyun, baş parmak eklemleri.

Yaş, obezite, eklemlerin aşırı kullanımı, genetik yatkınlık gibi faktörlerle risk olasılığı önemli ölçüde artar.

Artrit ağrısı hareket sırasında daha güçlü hissedildiği için hastanın yorulmadan dinlenmesi ve strese maruz kalacak hareketlerden kaçınması önerilir.

Kireçlenmenin nedenleri nelerdir?

Kireçlenme, eklemleri çevreleyen kıkırdak tükendiğinde ortaya çıkan bir sorundur. Ve bu doku tamamen yok edilirse kemik, kemiğe sürtünme noktasına kadar ulaşabilir.

Obezite, spor yaralanmaları, kalıtım, eklemlerin aşırı kullanımı ve yaş gibi faktörler kireçlenmeye neden olur.

İdeal kilonuzu koruyarak dizleriniz, kalçalarınız ve belinizdeki artriti önleyebilirsiniz. Ek olarak, kilo kaybı artritin ilerlemesini azaltabilir. Bir sporcu yaralandığında artrit gelişme riski oldukça yüksektir. Kıkırdak üretiminde yer alan genlerin neden olduğu kalıtsal bir sorun olduğunda, bu eklemler daha çabuk bozulabilir. Ek olarak, belirli eklemlerin aşırı kullanımı kireçlenme riskini önemli ölçüde artırır.

Yaşlandıkça, artrit olma şansınız da artar.

Kireçlenmenin belirtileri nelerdir?

Kireçlenme çok sinsi bir hastalıktır. Semptomlar yavaş yavaş gelişir ve zamanla kötüleşir. Belirtiler, hangi eklemin etkilendiğine ve ne ölçüde etkilendiğine bağlı olarak değişir.

Kireçlenme belirtileri

Ağrı: Hareket ederken veya hareket ettikten sonra ortaya çıkan eklem ağrısı.

Sertlik: Sabah uyandığınızda veya uzun süre hareket etmediğinizde eklem sertliği yaşayabilirsiniz.

Hassasiyet: Eklemlere ve çevresine hafif baskı uygulasanız bile bu bölgenin hassasiyetini hissedebilirsiniz.

Esneklik kaybı: Eklemlerinizi eskisi kadar esnek bir şekilde hareket ettiremeyebilirsiniz.

Çıtırtı sesleri: Ekleminizi hareket ettirdiğinizde çatırtı ve çatırtı sesleri duyabilirsiniz.

Şişlik: Eklemlerin çevresinde hafif şişlik olabilir.

Bu semptomların devam etmesi, ev işlerinizi ve günlük rutininizi etkileyecektir. Genelde çok kolay olduğunu düşündüğümüz şeyi yapmak sizin için işkence olabilir. Bu nedenle, belirtilerin süresi boyunca daha ciddi hastalıklara neden olmaması için hızlı önlem alınabilmesi için doktorunuza başvurmanız çok önemlidir.

Vücudun hangi kısımları artritten etkilenir?

Kalça, diz, ayak bileği ve kalça eklemleri gibi stres altında çalışan eklemlerde kireçlenme daha sık görülse de omuz, dirsek, el bileği, kol eklemleri ve hatta çene kemiğinde de görülebilir.